30 Temmuz 2012 Pazartesi

YAŞAMLA ÖLÜMÜN ISSIZ DİYARI... ÜZENGİLİ'DEN UZUNGÖL'E SOĞANLI DAĞLARI


Türkiye’nin çok fazla gidilmeyen dağlarını fotoğraflamak ve hikayelerini kaleme almak için yaptığım keşif çalışmaları kapsamında yönümü bu kez Bayburt’a çevirdim. Çoruh nehrinin hayat verdiği illerden biri olan bu nüfusu küçük şehrimiz Soğanlı Dağları’nın eteğine kuruludur. Bayburt’un Trabzon’la olan il sınırını belirleyen Soğanlı Dağları üzerinde her iki ili birbirine bağlayan ve bu bölgede yaşamını sürdürenler için önemi son derece fazla olan geçitler bulunur. 

İşlek bir şehirler arası yol olan Bayburt – Trabzon asfaltından doğuya doğru ayrılan köy yolu Üzengili köyünde son bulur.  Köyde hayat her zamanki düzeniyle devam eder. Ağır geçen kışın yaraları bahar ve yaz aylarında sarılmaya çalışılır. Köy boşalır yaylalar dolar. Arıcılık oldukça önemlidir. Gürül gürül akan sular tarlalara hayat verir. Üzengili’yi saran tepeler hayvancılık için önemli meraları bünyesinde barındırır. Ancak tüm güzellikler tarihin acılarını unutturmaya yetmez. Özellikle yıllar öncesinde yaşanan ve kimsenin hatırlamak istemediği o beyaz günü.
Çıkılan her dağın gidilen her köyün bir hikayesi vardır.  Bölgenin coğrafi özelliklerine geçmeden önce size biraz Üzengili’nin hikayesinden  bahsedeceğim.



Tarihler 18 Ocak 1993’ü göstermektedir. Günlerce yağan toz kar Soğanlı dağlarını kaplamış ve yamaçlarda daha fazla tutunamayacağını anlayarak gözünü dağın eteklerine dikmiştir. Üzengili Köyü sakinleri bu durumu farketmiştir. Ancak daha önce böyle bir durumla hiç karşılaşmadıklarından Soğanlı Dağının öfkesinin ne boyutta olduğunu  tahmin edememektedirler. Sabah namazı sonrasında  kuvvetli rüzgarın etkisiyle dağ karlarını büyük bir şiddetle eteklerine doğru boşaltmaya başlar. Tepelerden inen karlar dağın hem Haldizen hem de Üzengili tarafına  akar ancak Üzengili’yi tam isabetle vurur. Gökyüzü kararmış, böylesine büyük doğa gücü karşısında köyde çaresizlik başlamıştır. Herşey bir kaç dakikada olup biter. Onlarca hane Türkiye tarihinin bu en büyük çığlarından birinde  tonlarca karın altındadır. Yardım geldiğinde artık çok geçtir. 59 kalp artık atmıyordur.


Soğanlı Dağlarını ziyaret etmek ve fotoğraflamak için bölgeye gittiğimde tabiatın sunduğu yaşam ve ölüm arasındaki ilişkiyi daha iyi anlıyorum. Yaşam ve ölüm.. Yüz yıllar boyunca üzerinde yaşayan  tüm canlılara  hayat veren de Soğanlı Dağları, bir sabah vakti 59 kişiyi hayattan koparan da. Üzengili’ye geldiğimizde bizi sıcak bir misafirperverlikle karşılayan köyün şimdiki muhtarı  İhsan Aktürk’ün evinde çay içip sohbet ettik. Konu dönüp dolaşıp çığ felaketine geldi. Bu tarifsiz acıdan nasibini O’da almış, anne ve babası ile birlikte bir çok akrabasını beyaz örtünün altında  kaybetmiştir. Geçen zaman süresince köy halkı birbirine destek olmuş yaralar sarılmaya çalışılmıştır. Çığ sonucu köy camiinin de yarısı yıkılmıştır. Yıkılan bu bölüm farklı renkte taşlarla onarılmıştır. Bu doğal “çığ anıtı” köye girişte hemen göze çarpmaktadır.


Şimdi tekrar orada olma nedenimize yani dağlara dönelim. Soğanlı Dağları  Doğu Karadeniz sıra dağlarının önemli bir koludur. Bir yanını Gümüşhane, diğer yanını Kaçkar dağlarına yaslayıp Trabzon ile Bayburt’u birbirinden ayırır. Üzerinde yüzlerce endemik yani sadece bulunduğu bölgede yetişen bitki türünü barındıran bu dağlar ticari turlar  arasında pek de bilinen, gidilen yerlerden değildir. Bu bakirliği nedeniyle zirvelere doğru patikalar oluşmamış, ekolojik dengesi de nispeten bozulmamıştır.


Üzengili  meydanındaki küçük tabelada elle yazılmış Çaykara işareti Soğanlı 2 geçidinin ilk habercisidir.  Bu yol üzerinde bulunan 2500m rakımlı Üzengili Yaylası her yıl yaylacılarla dolup taşar. Sabah erken başlayan yaylacılık yaşamı bir anda mezrayı terkedilmişcesine kimsesiz bırakır. Köylülerin kimi tarlada çalışırken kimi dağlarda kendi başlarına özgürce dolaşan ve yemlenen hayvanlarının peşine düşer. Günün koşturması akşam yenen yayla yemeğiyle ve geleneksel horonla son bulur. Yaz olmasına rağmen akşamları kazak ve montla dolaşılan yaylanın sofrasını odun ateşinde pişen “kuymak” süsler. Mısır ununun peynir ile beraber bolca tereyağda pişirilmesiyle yapılan kuymak bölgenin önemli yöresel yemekleri arasındadır.

Soğanlı Dağlarının en yüksek zirvesi 3371m yüksekliğiyle Demirkapı tepesidir. Tepe ismini dağın Trabzon tarafındaki Demirkapı köyünden alır. Ancak Üzengili halkı bu zirve için Sivritepe ismini kullanır. Üzengili yaylasından doğuya doğru giden topak yol inişe geçmeden önce 2750m yükseklikte bir geçite daha ulaşır. Bu noktadan kuzeye baktığınızda göreceğiniz çanak şeklindeki vadinin doğu tarafındaki zirve Demirkapı tepesidir.


Zirveyi arada sırada gösteren sis zirveyi görmek için engel midir yoksa bize eşlik eden dağ rehberi mi? Eriyen kar sularının oluşturduğu derecikler dağın hayat verdiği tüm canlıları için bitmeyen su kaynağıdır. Bünyesinde bir çok  bitki türünü bağındıran Soğanlı dağları dağ keçisi, ayı, kuş çeşitliliği gibi yaban hayatın vazgeçilmezlerine de ev sahipliği yapar. Dağın külah olarak adlandırdığımız tepe kısmındaki sarp kayalar aşıldığında 3371m deki zirve sizi karşılar. Soğanlı Dağlarının Trabzon tarafında  Haldizen göller bölgesi bulunur. İrili ufaklı göller zirve fotoğraflarının değişmez konuğudur. Zirve üzerindeki çelik muhafazalı defter buraya uşlaşma başarısını gösteren dağcılar içindir. Defterin sadece 4-5 sayfasının dolu olması bölgenin bakirliğinin adeta bir kanıtıdır.


Demirkapı zirvesini geride bırakıp aracımızla Çaykara istikametine devam ettiğimizde dağın bir başka özelliğiyle karşılaşıyoruz. Yükseldikçe çevremizdeki tepeler alçalıp, sis bulutu artıyor. Bu durum artık araçla Soğanlı Dağlarında çıkabileceğimiz en yüksek noktada olduğumuzun göstergesi. 3050m yükseklikte bulunan Soğanlı 2 geçidi Türkiye’nin en yüksek araç geçiş noktalarından biri. Geçitten inişe geçtiğimizde bizi ilk karşılayan 2870m rakımlı Aygır Gölü oldu. Gölün çevresindeki bir kaç Arap turist bu güzelliği görmek için uzunca bir yolu katetmiş ve karşılığınıda fazlasıyla almıştı. Bozuk yoldan inişe devam ettiğimizde yamaçlardan akan suların birleşerek Haldizen deresini oluşturduğunu gördük. Derenin oluşturduğu vadiden ilerleyen bu yol önce Uzungöl’de oradan da Çaykara üzerinden Of’a ulaşıyor.


 Bayburt’u Tabzona bağlayan alternatif yollardan biri olan Üzengili – Uzungöl yolu yılın sadece yaz döneminde 3-4 ay açık. Diğer zamanlarda ise kardan geçit vermiyor. Soğanlı Dağları  henüz Kaçkarlar kadar popüler değil. Bu bölge de benzer coğrafyalar gibi gözde HES merkezi konumundadır. Yol üzerinde projesi yapılmış ve inşaatı başlamış bir çok santral şantiyesi insan zihnini doğa ile teknoloji arasında düşünmeye zorlamaktadır. Son yıllarda önemli sayıda Arap turisti misafir eden Uzungöl bu geçit rotasında toprak yolun bitip medeniyet asfaltının başladığı yerdir.
 


2 yorum:

https://twitter.com/Traderalone dedi ki...

harika bir yazı ve harika resimler..okurken sanki sizinleydim...bir dahaki faaliyeti yazarsanız bende katılırım

gökçe dedi ki...

bu fotoğraflar gerçekten soğanlı dağına mı ait?