3 Ağustos 2012 Cuma

YENİ BAŞLAYAN DAĞCININ ÜÇ PROBLEMİ

  
“İstanbulda yaşıyorum, özel bir şirkette çalışıyorum, dağcılıkla ilgilenmek istiyorum ancak şimdiye kadar bu yönde bir eğitim almadım. Bu spora nasıl başlayabilirim ve yapabilirim? ”

Bir dağcılık kulübünde yöneticilik yapmış herkesin dağcılığa yeni başlamak isteyenlerden duyduğu bu temel soru yazımızın konusunu oluşturuyor.

Yukarıdaki soru cümlesini parçalara ayırdığımızda  İstanbul’da yaşayan ve dağcılık yapmak isteyenlerin karşılaştığı 3 ana sorun ortaya çıkıyor.

  • Nereden ve nasıl eğitim alabilirim?
  • Bu sporu nasıl düzenli yani sürdürebilir yapabilirim?
  • Kendi çıtamı nasıl bir üst seviyeye çıkarabilirim?

Şimdi teker teker bu soruların üzerinde duralım.

Dağlara gitmek isteyenlerin ilk atacakları adım elbette eğitim almak olmalı. Bir çok kulüp dönem dönem  bu eğitimleri teorik ve pratik olarak veriyor. Peki sorun bunun neresinde? Kişiler malzeme eksikliklerini tamamlayıp, yeni adım attıkları kulüplerinde aldıkları bu eğitimi  de yeterli görüp bir an önce dağlara gitmek istiyor. Oysa eğitimin en önemli parçası olan dağcılık konusunda yazılmış kitapları okumayı, bu sporun bir felsefesi ve etiği olduğunu çok da fazla önemsemiyorlar. Öncelikle bunun bir spor olduğunun ve icrasının da bir sporcu gibi yapılması gerektiğinin farkında değiller. Basit bir örnek vermek gerekirse; aktivite öncesinde alkol almanın nelere yol açabileceğini hesap etmeden dağlara alkol alarak giden kulüplere rastlamak son derece mümkün.

Sınıf eğitimlerinde dağcılık felsefesi ve etiği üzerine bir çalışma görmüyoruz. Bu eksiklik pekala deneyimli dağcılar tarafından yazılmış kitapların okunmasıyla da giderilebilir. O halde yapılması gereken dağcı adaylarını sınıf eğitimleri ile yetiştirmenin yanında okumaya yöneltmek de olmalıdır. Sınıf eğitimlerinin sistematiği, uzunluğu veya kısalığı konusuna girmeyeceğim. Bu başka bir yazının konusu olacak. Öncelikle dağlara heves eden biri eğitim yöntemlerini bilmeli ve kendisi de çaba gösterip eksikliklerini gidermelidir. Dağcılığa yeni başlayan kişi şunu iyi bilmelidir ki; anahtar teslimi eğitim paketi hiçbir kulüpte yoktur. Kişi kendisini geliştirmelidir.

Şimdi ikinci soruna bir göz atalım. Sürdürülebilir dağcılık...
Bu konuda İstanbul’da yaşayan kendimi örnek vererek söze başlayacağım. Kendimi muhteşem dağları olan Kahramanmaraş dağcılarıyla kıyaslayacağım. Hemen belirteyim, kendilerini bu anlamda çok kıskanıyorum. Her sporun bir mekanı vardır. Futbol sahada, tenis kortta, yüzme havuzda, yelken denizde yapılır. Dağcılık ise dağda... Ancak İstanbul’da dağcılık yapmak için 3000m üzeri  bir dağ yoktur. Yakın gelecekte ikinci boğaz projesi benzeri  İstanbul’a dağ yapacağız gibi çılgın bir proje gündeme gelmedikçe de olmayacaktır. Bu şu demektir. Ben dağlara gidebilmek için Kahramanmaraş’daki arkadaşlarımdan farklı olarak dağa ulaşmak için öcelikle 8-9 saat yol katetmeliyim. Bu durumda  daha fazla zamana ihtiyacım var, daha fazla paraya ihtiyacım var. Bir anlamda dağı olmayan İstanbul’da dağcı olmak Ankara’da açık deniz yat yarışçısı olmakla aynı. Dağlara uzak olmak sürdürülebilir dağcılığın önündeki en büyük engel. Eğer İstanbul’da bir çalışansanız ve evlilik sorumluluğunuz varsa dağcılığı sürdürebilir yapmak için eşinizin çok anlayışlı biri olması da oldukça önemli. Bu sorunu yönetmek planlı olmaktan geçiyor. Yaşantınızı dengeli kurmuşsanız ve bir takvime bağlı geçiriyorsanız her ay bir dağ faaliyeti her yıl da yine bir kez 4-5 günlük uzun faaliyet yapmanız mümkün. Gelişi güzel ve anlık kararlarla dağlara gitmeye çalışıyorsanız bir süre sonra bu sporu sürdürebilir yapamayacağınızı siz de anlayacaksınız. Dağlarla iç içe olan Kahramanmaraş’da ise durum farklı. Şehir merkezinde ve merkeze yakın dağlar size istediğiniz an ekstra bedeller ödemeden dağda olma şansı sağlıyor. Kahramanmaraş’ı burada örnek olarak veriyorum. Anadolu coğrafyasında bu örnek çoğaltılabilir. Orta anadoluda yaşadığınızı varsaydığımızda dağlara yakınlık derecesi ve harcama maliyetleri kabul edilebilir  tutarlarda. Dolayısıyla dağlara yakın olmak sürdürülebilir dağcılığın en önemli itici unsuru.


Sırada son temel problemimiz var. Eğitimimi aldım ve bilgi anlamında kendimi geliştirdim. Bu sporu planlı yapıyorum. Peki sportif çıtamı nasıl yükselteceğim ? Cevap basit.. Risk almayı ve gerektiğinde geri dönmeyi bilerek. Bu konuyu şöyle açayım. Pek çok dağcı eğitimlerini aldıktan sonra dağlara gider. Tırmanış zorluk kademelerini her geçen zaman arttırabilir. Daha yüksek dağlara çıkabilir. O zaman sorun ne? Tüm bunları hep birilerinin arkasından giderek yapar. Faaliyet planını kendisi yapmamıştır. Dağa gitmeden önce rota araştırması yoktur. Dağa ulaşım yolunu dahi bilmez. Oysa dağa çıkmak sadece fiziki güçle tırmanmak değildir. Dağa yaklaşım da bu sporun önemli bir koludur. Yukarıda bahsettiğim profildeki bir dağcı çıtasını yükseltmemiştir, sadece tüm araştırmaları yaparak çıtasını yükseltmek çabasında olan  bir arkadaşının partneri konumundadır. Biraz etrafınıza bakındığınızda şimdiye kadar  bir çok dağda tırmanışlar yapabilen ancak önünde rehber olmadan İzmit’de basit bir trekking rotasına bile girmemiş bir çok dağcı görürsünüz.  Çıtasını yükseltmek arzusunda olan bir dağcıdan beklentimiz daima kendisi için yeni rotalar konusunda araştırmacı olması, kabul edilebilir risk alması, olmuyorsa bir sonraki deneme için kendisini geliştirmesidir. Dünyada dağcılık alanında  ilkleri başarmış ünlü İtalyan dağcı Reinhold Messner İstanbul Dağcılık Kulübündeki sunumunda “burada olmamı 13 başarısız Himalaya deneyimime borçluyum” derken kazandığı başarıların temelinde başarısız faaliyetlerden edindiği tecrübelerin, o tırmanışlarda edindiği yeni bilgi ve tecrübelerin yattığını vurgulamaktadır.

Sizlere anlatmaya çalıştığım bu üç temel sorunun yanıtları birleştiğinde dağcılık yol haritanızın yavaş yavaş oluşmaya başladığını göreceksiniz. Elbette sizi yönlendirecek deneyimli dağcılarla tanışacaksınız ancak her yapılanın doğru olmadığını, her anlatılanın gerçeği yansıtmadığı hiç bir zaman unutmayın. Zirvelerde olmanın yolu araştırmaktan ve denemekten geçiyor.

Hiç yorum yok: